Bağırsaklarımızdaki Gizli Düşman
- İlker Çağlayan

- 24 Haz
- 2 dakikada okunur
Candida: Bağırsaklarımızdaki Gizli Düşman

Candida: Bağırsaklarımızdaki Gizli Düşman
Modern yaşam tarzı, stres, yanlış beslenme ve antibiyotik kullanımı bağırsak floramızın dengesini bozarak zararsız bir maya olan Candida albicans’ın kontrolden çıkmasına neden olabilir. Candida, normalde sindirim sistemimizin doğal bir parçasıdır. Ancak bağışıklık sistemi zayıfladığında ya da probiyotik denge bozulduğunda aşırı çoğalarak hem bağırsakları hem de tüm vücudu etkileyen bir tabloya yol açabilir: Candida Aşırı Çoğalması (Candida Overgrowth).
Candida Nedir?
Candida, vücudumuzda (özellikle ağız, boğaz, bağırsak ve genital bölgede) doğal olarak bulunan bir maya türüdür. Normal şartlarda bağışıklık sistemi ve probiyotik bakteriler tarafından kontrol altında tutulur. Ancak bu denge bozulduğunda Candida çoğalır ve semptomlara neden olabilir.
Candida Aşırı Çoğalmasının Belirtileri
Candida aşırı çoğalması, birçok kişide farklı şekillerde ortaya çıkabilir. En yaygın belirtiler şunlardır:
Şişkinlik, gaz, ishal veya kabızlık
Tatlı krizleri
Beyin sisi, odaklanma sorunları
Kronik yorgunluk
Vajinal mantar enfeksiyonları
Cilt döküntüleri veya egzama benzeri lezyonlar
Ağız kokusu ve beyaz dil tabakası (oral kandidiyazis)
Candida, bağırsak geçirgenliğini artırarak ("leaky gut") gıda intoleranslarına, otoimmün hastalıklara ve kronik inflamasyona zemin hazırlayabilir.
Candida Neden Artar?
Candida’nın aşırı çoğalmasına neden olan başlıca faktörler şunlardır:
Antibiyotik kullanımı (özellikle uzun süreli)
Şeker ve rafine karbonhidrat ağırlıklı beslenme
Bağışıklık sistemi zayıflığı
Aşırı alkol tüketimi
Kronik stres
Düşük mide asidi ve sindirim enzimi eksiklikleri
Bu faktörler, bağırsak florasında bulunan dost bakterileri baskılayarak Candida'nın çoğalmasına yol açar.
Candida ile Nasıl Mücadele Edilir?
1. Beslenme Düzeni
Candida diyetinde genellikle şeker, beyaz un, alkol, süt ürünleri, mayalı ve fermente ürünler kısıtlanır. Önerilen gıdalar arasında:
Yeşil sebzeler (ıspanak, brokoli, lahana)
Hindistan cevizi yağı (antifungal özellik gösterir)
Sarımsak, zerdeçal, zencefil
Fermente olmayan probiyotik destekli besinler
2. Probiyotikler
Candida ile savaşta probiyotikler oldukça etkilidir. Özellikle Lactobacillus rhamnosus ve Saccharomyces boulardii, Candida’nın bağlanmasını engelleyerek çoğalmasını baskılayabilir.
3. Doğal Antifungaller
Oregano yağı
Kaprilik asit (hindistan cevizi kaynaklı)
Berberin
Aloe vera
Bu doğal antifungal ajanlar, Candida’nın hücre duvarını parçalayarak etkisiz hale getirebilir.
4. Bağırsak Onarımı
Candida'nın zarar verdiği bağırsak bariyerini iyileştirmek için L-glutamin, çinko karnozin, kolajen ve prebiyotik liflerle destek sağlanmalıdır.
Candida Testi: Var mı Yok mu?
Candida teşhisi klinik belirtilerle yapılabilir ancak daha net değerlendirmeler için bazı testlerden yararlanılabilir:
Dışkı analizi (Comprehensive Stool Test)
Organik Asit Testi (OAT)
IgG Gıda intolerans testleri
Kandida antikor testleri (kan testi)
Ancak en önemlisi, uzman bir sağlık profesyoneli eşliğinde değerlendirme yapmaktır.
Candida aşırı çoğalması, sadece sindirim sistemiyle sınırlı kalmayan, vücudun birçok sistemini etkileyen bir dengesizliktir. Doğru tanı, bireyselleştirilmiş beslenme ve hedefe yönelik takviyelerle Candida kontrol altına alınabilir. Unutmayın, sağlıklı bir yaşam için bağırsaklarınızla barış içinde yaşamalısınız.
Kaynakça
Calderone, R. A., & Clancy, C. J. (2012). Candida and Candidiasis. ASM Press.
Borchers, A. T., et al. (2009). “The Role of Candida albicans in Chronic Illness.” Clinical Reviews in Allergy & Immunology, 38(2), 113–124.
Rao, R. (2008). "Oxidative stress-induced disruption of epithelial and endothelial tight junctions." Front Biosci, 13:7210–7226.
McFarland, L. V. (2010). "Systematic review and meta-analysis of Saccharomyces boulardii in adult patients." World Journal of Gastroenterology, 16(18):2202–2222.
Pappas, P. G., et al. (2003). “A prospective observational study of candidemia: epidemiology, therapy, and influences on mortality.” Clinical Infectious Diseases, 37(5):634–643.
Yorumlar